2 Haziran 2014 Pazartesi

Prof. Dr. Emre Alkin'in Günlük Ekonomi Raporu



Dün Merkez Bankasından gelen açıklamalar bir anlamda 2 haftadır kendisine yönelik eleştirilere cevap niteliğindeydi. Bunların önemli olanlarına açıklık getirmekte fayda var. 

Bunlardan ilki "tasarruf açığı cari açığın en önemli sebeplerindendir" cümlesiydi. Yani cari açığın sebebi Ankara'nın çok eleştirdiği kredi hacmi büyümesi olabilir ama bunun gerisinde yetersiz tasarruflar yüzünden krediye başvurulması var demek isteniyor. Hatta kredi almak tasarruf etmekten daha kolay olduğu için, kolay da harcanıyor ve bu sebeple tüketim önlenemez şekilde büyüyor. Bu durum gelecekteki tasarrufları da zorluyor. TCMB, cari açığın sebebini sadece finans kurumlarına bağlanmasını yanlış buluyor ve "kullanılabilir geliri" artırma sorumluluğunun politika uygulayıcıları olduğunu hatırlatıyor. Özetle, bu hükümetlerin görevi. Vergi Politikaları ve büyüme modeli tercihleri sonuçta siyasidir.

"Türkiye dezenflasyon sürecindedir." Bu cümle oldukça iddialı ve daha önce Başbakan Erdoğan'ın "faizler yükseldi de ne oldu, enflasyon da yükseliyor" açıklamasına cevap niteliği taşıyor. Yani, alınan sert sıkılaştırma tedbirleri ve faizin yükseltilmesi sonucunda enflasyon düşecek diyor TCMB. Aslında faiz yükselsin ya da yükselmesin Haziran ve Temmuz enflasyonlarında baz etkisi sebebiyle sert düşüş olacaktı. Faizlerin yükselerek kur artışını frenlemesi de buna katkıda bulunacak. 

"Enflasyon döviz kurlarından etkileniyor" cümlesi belki de en önemli cümle. Yani, "enflasyonu faiz değil döviz kurları yükseltiyor" şeklinde bir cevap niteliği taşıyor. Ancak bu cümle, geçen yıl TCMB Yöneticiler tarafından yapılan  "döviz kurunun enflasyona geçiş etkisi azalıyor"  şeklindeki açıklamayla çelişiyor. Biz o zamanlar bunun çok gereksiz, zamansız aynı zamanda yanlış olduğunu söylemiştik. Yanliş hesap Bağdat'tan dönmüş durumda diyebiliriz

"İharacat büyümeye katkı yapıyor" cümlesi ise devrim niteliğindedir. Merkez Bankası'nın son 15 yıldır iddiası ihracatın katma değer yaratmadığı üzerineydi. Çünkü döviz kuru ile ilgili ihracat kesimiyle kavgası vardı. Döviz Kurlarının rekabet için önemli olmadığını savunuyordu. Şimdi ağız değiştirmiş olduğu gözüküyor. Bunun temel sebebi Ankara'nın ihracat konusunda ciddi olduğunu görmesi de olabilir. Ancak doğrunun anlaşılması için gerekli motivasyon nerden gelirse gelsin fark etmez. Yeter ki doğrunun gereğini yapabilelim. 

Son olarak, tartışmaların hala devam etmesi dolar/TL'nin tekrar 2.10 seviyesinin üzerine çıkardı. Dün itibarıyla  Brezilya haricinde ulusal parası değer kaybeden bir Türkiye oldu diyebiliriz. Kırılgan grubu içinde yol almaya devam ediyoruz gibi gözüküyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder