Dün
Merkez Bankasından gelen açıklamalar bir anlamda 2 haftadır kendisine yönelik
eleştirilere cevap niteliğindeydi. Bunların önemli olanlarına açıklık
getirmekte fayda var.
Bunlardan
ilki "tasarruf açığı cari açığın en önemli sebeplerindendir" cümlesiydi.
Yani cari açığın sebebi Ankara'nın çok eleştirdiği kredi hacmi büyümesi
olabilir ama bunun gerisinde yetersiz tasarruflar yüzünden krediye başvurulması
var demek isteniyor. Hatta kredi almak tasarruf etmekten daha kolay olduğu
için, kolay da harcanıyor ve bu sebeple tüketim önlenemez şekilde büyüyor. Bu
durum gelecekteki tasarrufları da zorluyor. TCMB, cari açığın sebebini sadece
finans kurumlarına bağlanmasını yanlış buluyor ve "kullanılabilir
geliri" artırma sorumluluğunun politika uygulayıcıları olduğunu
hatırlatıyor. Özetle, bu hükümetlerin görevi. Vergi Politikaları ve büyüme
modeli tercihleri sonuçta siyasidir.
"Türkiye
dezenflasyon sürecindedir." Bu cümle oldukça iddialı ve daha önce Başbakan
Erdoğan'ın "faizler yükseldi de ne oldu, enflasyon da yükseliyor"
açıklamasına cevap niteliği taşıyor. Yani, alınan sert sıkılaştırma tedbirleri
ve faizin yükseltilmesi sonucunda enflasyon düşecek diyor TCMB. Aslında faiz
yükselsin ya da yükselmesin Haziran ve Temmuz enflasyonlarında baz etkisi
sebebiyle sert düşüş olacaktı. Faizlerin yükselerek kur artışını frenlemesi de
buna katkıda bulunacak.
"Enflasyon
döviz kurlarından etkileniyor" cümlesi belki de en önemli cümle. Yani,
"enflasyonu faiz değil döviz kurları yükseltiyor" şeklinde bir cevap
niteliği taşıyor. Ancak bu cümle, geçen yıl TCMB Yöneticiler tarafından yapılan
"döviz kurunun enflasyona geçiş etkisi azalıyor"
şeklindeki açıklamayla çelişiyor. Biz o zamanlar bunun çok gereksiz,
zamansız aynı zamanda yanlış olduğunu söylemiştik. Yanliş hesap Bağdat'tan
dönmüş durumda diyebiliriz
"İharacat
büyümeye katkı yapıyor" cümlesi ise devrim niteliğindedir. Merkez
Bankası'nın son 15 yıldır iddiası ihracatın katma değer yaratmadığı üzerineydi.
Çünkü döviz kuru ile ilgili ihracat kesimiyle kavgası vardı. Döviz Kurlarının
rekabet için önemli olmadığını savunuyordu. Şimdi ağız değiştirmiş olduğu
gözüküyor. Bunun temel sebebi Ankara'nın ihracat konusunda ciddi olduğunu
görmesi de olabilir. Ancak doğrunun anlaşılması için gerekli motivasyon nerden
gelirse gelsin fark etmez. Yeter ki doğrunun gereğini yapabilelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder